Bahriyemizde, toplam dört adet adı Muavenet olan gemi görev yapmıştır. İlki, 1910-1923 yılları arasında ve Osmanlı döneminde görev alan torpidobot Muavenet-i Milliye’dir. En büyük başarısı, 13 Mayıs 1915 tarihinde ve Çanakkale’de, kendisinden neredeyse iki kat büyük İngiliz zırhlısı Goliath’ı batırmasıdır ki, bu başarısının unutulmaması sayesinde adının yaşatılmasına karar verilmiştir.
İkincisi, 1939 yılında İngiltere’ye sipariş edilen gemidir, -bu da kaderin garip bir cilvesi olsa gerek, adının Muavenetolmasına karar verilen yeni geminin sipariş edildiği ülke, bir önceki Muavenet’in gemisini batırdığı İngiltere’dir.– Ancak geminin yapımı bittiğinde patlak veren İkinci Dünya Savaşı nedeniyle, İngiltere gemiyi teslim etmez ve kendi sancağıyla bu savaşta kullanır. 1946 yılında Türkiye’ye teslim edilen gemi, 1960’a kadar donanmamızda verilen görevleri deruhte eder.
Üçüncüsü ise, yazımızın ana konusu olan, DM 357 borda numaralı ve hem destroyer hem mayın gemisi olma özelliklerini barındıran Muavenet’tir. USS Gwin adıyla 1942 yılında ABD Donanması için üretildi, yaklaşık otuz yaşındayken 1971 yılında Türkiye tarafından satın alındı ve 1974’te gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı’nda onurla yer aldı. Muavenet’in etimolojik kökenini araştırınca, karşımıza “yardım” sözcüğü çıkıyor. İşte, bu yardım duygu ve düşüncesinin egemen olmasının gerektiği bir tatbikattan söz edeceğim şimdi sizlere…
25 Eylül 1992-08 Ekim 1992 tarihleri arasında, Akdeniz ve Ege’de gerçekleştirilen “Display Determination’92”, Türkçeleştirilmiş haliyle “Kararlılık Gösterisi’92” adlı NATO tatbikatında, tarih 01 Ekim’dir, gece saat 23:00 civarıdır ve gemiler Saros Körfezi’ne doğru intikal seyrindedir. Küçük bir Yunan adası olan Psara dolaylarındayken, tatbikatın devasa unsurlarından USS Saratoga adlı ABD uçak gemisi kurallara aykırı ve anlaşılmaz bir şekilde, TCG Muavenet’e yaklaşmış ve beş emniyet aşamasından geçmesi gereken Sea Sparrow adlı füzelerinden ikisini yaklaşık on saniye arayla fırlatmıştır. Normalde hava hedefleri için üretilen bu füzeler, su üstü hedefler için de kullanılabilmektedir. Müttefikimiz (!) ABD’nin bu kasıtlı ihaneti, gemimizi en stratejik noktalardan vurmuştur, füzelerden ilki köprüüstünü, diğeri Savaş Harekat Merkezi civarını vurmuştur. Gemi Komutanı Dz. Kur. Yb. Levent Kudret Güngör, Dz. Tğm. Alpertunga Akan, Tls. Asb. Serkan Aktepe, İkm. Çvş. Mustafa Kılıç ve Dz. Er Recep Atak şehit olmuş, yirmi iki personel de yaralanmıştır. Kayıtlara “kaza” olarak geçen bu olay vuku bulduğunda Cumhurbaşkanı Sn. Turgut Özal, Başbakan Sn. Süleyman Demirel, Genelkurmay Bşk. Org. Doğan Güreş, Dz.K.K. Ora. Vural Beyazıt, Donanma Komutanı Ora. Güven Erkaya’dır ve ne yazık ki Türkiye, ne askerler ne de siyasiler tarafından yeterince savunulmuştur. Şehit yakınları ve yaralılar acılarıyla baş başa kalmanın çaresizliğini de yaşamışlardır, maalesef!
Söz konusu tatbikatta, on dört ay önce tayin olduğum TCG Savaştepe’yle ben de vardım, on dört ay önce çalıştığım gemiyse o gece vurulan TCG Muavenet’ti ve orada tam altı yıl (1985-1991) görev yapmıştım. TCG Muavenet, aynı yıl içinde hurdaya ayrıldı. Birkaç yıldır ABD’nin Türkiye’ye vermeye çalıştığı ve ülkemizin girintili-çıkıntılı denizlerine hiç de uygun olmayan Knox tipi fırkateynler 1993’te dört, 1994’te dört adet olmak üzere, ülkemiz donanmasına katılıverdi. Oysa ülkemiz o dönemde Almanya’dan alınan Meko tipi fırkateynlere yönelmişti, vuruş ve duruş gücünü bu gemilerle güçlendirmekteydi. Yazımın başında dört adet Muavenet’ten söz etmiştim, işte, bu sekiz Knox tipi fırkateynden biri F 250 borda numarasıyla son TCG Muavenet oldu. Bildiğim kadarıyla, sadece bu gemi bilabedel teslim edilirken, diğer yedi fırkateyn ülkemize kiralandı, yine bildiğim kadarıyla da, bir süre sonra kira bedellerinin ağırlığından dolayı satın alındılar. Sonuçta da, çok uzun sayılmayacak sürelerle donanmamızda görev yaptılar, yedisi hurdaya ayrıldı, biri ise müze gemi yapıldı, halen İzmir’de halkın ziyaretine açık durumdadır.
USS Saratoga’yı merak etmiş olabilirsiniz, o da bu vahim olaydan iki yıl sonra hurdaya ayrıldı. Unutulmaması gereken acı yön ise şudur; gemi hurdaya ayrılınca tarihçesini anlatan kalın bir defter hazırlandı, neler yoktu ki bu defterde, gemide çalışan toplam personel listesi, geminin teknik donanımı, yaptığı görevler vs, vs…
Sadece bir şeyden tek bir satır bile söz edilmemişti, 01 Ekim 1992’deki bu kaza (!) tarihçede kendine yer bulamamıştı.
Ekim ayında 26. yıl dönümü gerçekleşecek bu olayda şehit olanlara rahmet, bu büyük travmayı yaşayarak bedenen ve ruhen yaralanan personele ve yakınlarına geçmiş olsun dileklerimi yinelerken, sözümü şöyle bağlamak istiyorum; TCG Muavenet’i o gece çok daha büyük facialara sürüklenmekten kurtaranlardan biri olan Em. Albay Meftun Dırman’ın şu sözü naif bir özet gibi: “Yolda yürüyen iki arkadaştan birinin, durduk yerde diğerine tokat atması gibi bir şey yaşadık!”
Saygılarımla…