Dolar 35,1981
Euro 36,7471
Altın 2.968,65
BİST 9.724,50
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara 6°C
Yağmurlu
Ankara
6°C
Yağmurlu
Cts 6°C
Paz 8°C
Pts 10°C
Sal 9°C

MEHMET ALİ BİRAND VE ASSUBAYLAR (3)

"Yazarların yazıları kendi düşünce ve sorumluluklarını taşır"
27/02/2013 12:16 PM
5

EMRET KOMUTANIM’A KAMUOYU TEPKİLERİ

Gerek yazı dizisi gerekse kitap okuyucularından büyük ilgi görür. En çok satılan, okunması tavsiye edilen kitap listelerinin başında yer alır. Basın ve medyanın usta kalemleri Türk Ordusu’nun incelendiği bu eseri oldukça beğenir. Ordunun eleştiriye açık olmasını bir yenilik olarak algılar. Darbeler sürecinin artık bittiğini düşünerek, ülkenin gerçek demokrasiye geçiş aşamasında olduğu sanrısına kapılır.

M. Ali Birand’a gelen ve Milliyet Gazetesi’nde yayımlanan okuyucu mektupları da tatminkârdır. Kimileri ordunun gerçek yüzünü olabildiğince net resimlediğini söyleyerek beğenisini belirtirken, bir kesim ise hayal kırıklığına uğradığını söylemektedir. Onlara göre yazar, orduyu halkının gözünde küçük düşürme çabası içindedir ve önyargılıdır. Ordunun saygınlığı alaşağı edilmiştir.

Assubaylardan bir kesim okuyucu ise assubayların sorunlarını tam olarak yansıtmadığını, özellikle emekli assubayların çok kötü durumda olduğuna değinmediğini söyleyerek, konuyu çok yüzeysel geçiştirdiğini yazar.

Halen görev yapan bir amiral olduğunu belirten okuyucunun mektubu ilginç ve gerçekçi bakış açısıyla dikkatimizi çekti:

… Kitapta eksiklikler tabii ki var. Ancak Silahlı Kuvvetler mensupları yaşamlarını bazen hayretle, zaman zaman da ibretle okuyacaklar. Belki bazı kısımlarından hoşlanmayacaklar ama objektif olarak düşünebilirlerse ‘gerçekten böyle’ demekten de kendilerini alamayacaklar… Okurken çoğu zaman okuduklarımın yanına ‘çok doğru’ diye not düştüm. Bazı doğrular hoşuma gitmese dahi… İlk defa Silahlı Kuvvetlerimizi böylesine ayrıntılı, gerçekçi, sorunlarını dile getiren, güçlü ve zayıf noktalarını ortaya koyan bir eser yayınlandı.

Emekli bir Jandarma Assubayı olduğu anlaşılan okuyucunun mektubu da yazara teşekkür eden zarif sözcüklerle doludur:

Talihsiz Kuvvet: Jandarma ve Tanınmayan Kuvvet: Assubaylar bölümlerinden dolayı sizi yürekten kutlarım. Kim ne derse desin, ordunun en ağır yükünü bilinçli ve başarılı olarak omuzlarında taşıyan bu zümreyi anlatılabileceği kadar, gayet iyi anlatmışsınız.

GENELKURMAY’DAN AĞIR TEPKİ

Birand’ın kitabında yazdıkları alışılmışın dışında şeylerdi. Bu çalışması için Genelkurmay’a başvurmuş, gerekli izinleri almıştı ama ordu üst kademesinin beklentilerini karşılayamamıştı. Daha da ötesi yazdıkları; kendi özgür iradesiyle ortaya koyduğu bilgi, değerlendirme ve yorumlardı. Kitabı denetime sokmamıştı. Hep o alıştığımız “Er Mektubu Görülmüştür” kaşesi yoktu kitapta. Birand, yaptığı bir değerlendirmede şöyle anlatıyordu durumu:

Bu eseri Türkiye’de olsam yazamazdım. Biz birbirimizi ‘Aman paşalar ne der?’ diye korkuturuz. Yok böyle bir şey. Ayrıca kitabı sansüre de vermedim.

Özgür düşünce ve yorum genelde hiçbir durumda karşılıksız kalmaz. Mutlaka ağır bir bedeli olur. “Emret Komutanım” başlıklı kitaplaşan çalışma da eleştiriden yana nasibini aldı. Milliyet Gazetesi’nde yazı dizisi tamamlanır tamamlanmaz Genelkurmay tarafından ağır bir şekilde eleştirildi. Yazarın önyargılı olduğu, halkı ile ordusu arasına nifak soktuğu ve hatta assubay sorununa değindiği için ordunun birlik ve bütünlüğünü bozmayı amaçladığı şeklinde ithamlar yapıldı. Genelkurmay Başkanlığı’nın 10 Aralık 1986 tarih ve GENSEK: 3050-273-86/BASHALK (753)sayılı, Genel Sekreter Tuğgeneral Güven Ergenç imzalı değerlendirme yazısında yer alan hususlar kısaca şöyle:

1.Yazı dizisinin veya kitabın meydana getirilmesinde yapı taşı olarak, bazıları emekli, birkaç generalin, küçük bir grup subayın ve askeri öğrencinin kişisel görüş, yargı ve eylemlerinin kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu yüzden TSK’nin genel durum ve görünüşünü yansıtması mümkün değildir. Metot ve yöntem hatası söz konusudur. Buna göre yazı dizisi pek çok bölümlerde eksik, yanlış ve geçerliliği olmayan bilgi, düşünce ve yargıları ihtiva etmektedir.

2.Kaldı ki yazarın deyimiyle Türk Silahlı Kuvvetleri gibi son derece geniş bir kompleks kurumun, yalnızca subaylar heyeti hakkında bile ilmi bir inceleme yapabilmek için, bu mesleğin kendine özgü atmosferini kısa da olsa, inceleyicinin bizzat teneffüs etmesi, en ücra köşesine kadar ülke sathına yayılmış bu vatan evlatlarının mezahim ve meşakkat ile feragat ve fedakarlığın kalplerinde nasıl bir yurt ve millet sevgisi halinde şekillendiğini görmesi ve hissetmesi gerekir. Bu yöntem noksanlığını ‘vatanın gerçek sahipleri, içine kapanma, ilk komut, sivil toplumdan kopma, paşanın ayrı dünyası’ ve diğer başlıklar altında yazılmış bölümlerde bariz şekilde görmek mümkündür.

3.Yazarın, kendi tabirine göre incelemesinde (!) gerçekte subayın dünyasını ortaya koymak amacından çok, kendisinde birikmiş birtakım önyargıların tahkik ve teyidine yönelik bir fikir gayreti içinde olduğu, değerlendirme ve yargılarını, mutlaka önceden zihninde hazırladığı kalıplara oturtmak yöntemini kullandığı müşahede edilmektedir.

4.Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, Türk milleti içindeki yerini gölgeleyebilecek, Silahlı Kuvvetler içindeki hiyerarşik düzeni zedeleyebilecek ve subay heyetini haksız töhmet altına sokabilecek bir istidat taşıyan bazı hassas fikir ve değerlendirmeleri düzeltmek gerekli görülmektedir.

  • a) Yazarın Harp Okullarına ve uygulanan eğitime ilişkin bakışı eleştirilmektedir.
  • b) Yazı dizisindeki Batı ile fark bölümü eleştirilmekte ve Türk Silahlı Kuvvetleri eğitim sisteminin bütün kademelerinde belirlenen öğretim hedeflerinin başında ‘inisiyatif sahibi subay yetiştirmek’ geldiği vurgulanmaktadır ki bizler zaten buna çok yakından tanık olmuşuzdur!
  • c) Subayın, TSK dışındakilere şüpheci bakışının daha okulda başladığı, kendisini sivillerden ayrı ve üstün gördüğü, muhafazakârlığı nedeniyle subayın çağa ayak uyduramadığı tespitlerine karşılık olarak bazı yanıtlar verilmiş. Vatan millet edebiyatına dayalı uzun paragraf boyunca, ordunun Atatürkçü tavrına da dikkat çekilmiş. Bu maddede en göze çarpan şey, lojman, orduevi, kantin gibi bazı sosyal kolaylıkların subay ve assubaylara hizmet vermesinin içine kapanıklık olarak değerlendirilemeyeceği, böyle bir değerlendirmenin ya kasıtlı olduğu ya da çok iyi araştırılmadan yapıldığı şeklindeki vurgulamadır.
  • d) Asker gözü ile politikacı bölümüne ilişkin değerlendirmeler yapılmış, TSK personelinin politikacılara ve partilere güven duymaması gibi bir durumun söz konusu olmadığı anlatılmış. Yazarın ilgili kişilere yönlendirici sorular sorarak bu tespitlere ulaştığı belirtilmiş. Anayasaya bağlılığa vurgu yapıldıktan sonra kitapta yer alan olumsuz ifadelerin söyleşide bulunan kişileri bağlayacağı ifade edilmiş.
  • e) Yazarın Jandarma Genel Komutanlığı için kullandığı ‘talihsiz’ ve ‘çok kocalı Hürmüz’ benzetmeleri eleştirilerek yine yazarın konuyu enikonu incelemediği ve dünyadaki Jandarma teşkilatlarına yeterince bakmadığı ifade edilmiş.
  • f) Yazarın assubayları anlattığı bölümlere yapılan değerlendirmeler bu maddede yer almış. O yüzden bu maddeyi tamamen aktarıyoruz: “Yazarın assubaylarımızı ‘tanınmayan kuvvet ve ayrı bir dünya’ olarak vasıflandırması ise, ardındaki saklı fikirleri ile Silahlı Kuvvetler içinde bir ‘kırgınlar’ grubu yaratmak temayülünü teşvik eder mahiyette görülmektedir. Türk Assubayı, Silahlı Kuvvetler içinde subayı ile omuz omuza birlikte çalışmakta şerefli hizmetlerinin gerektirdiği saygı ve onura sahip bulunmakta, idarece subaya sağlanabilen her türlü hak ve imkânlardan aynen yararlanmalarına büyük bir özen gösterilmektedir.” (Acaba ordu içinde kırgınlar grubu yaratma konusunda Rahmetli M. Ali Birand mı çok başarılı oldu yoksa idarenin aşırı özen göstermesi nedeniyle mi assubaylar mutsuz ve umutsuz hale geldi, tartışmak gerekir…)
  • g) Subayın kişisel yaşamına ve eş seçimine ilişkin yazarın yaptığı değerlendirmeler bu maddede eleştirilmektedir. Subayın genelde çalışan eş seçerek toplumsal yaşama katkı sunduğu anlatılırken, subay ve assubay eşlerinin oluşturduğu derneklerin faaliyetlerine atıf yapılmakta, bunların her gün gazetelerde haber olduğundan hareketle ne denli sosyal ve yardımsever oldukları vurgulanmaktadır.
  • h) Milli savunma Bakanlığı’nın işlevsizliği konusunda yapılan tespite karşı çıkılmakta ve bakanlığın görevleri bir bir sayılmaktadır. İşin garibi maddelere şöyle bir baktığınızda, bir iki konu dışında yazarın söyledikleri ile uyuştukları görülmektedir. Ayrıca Milli Savunma Bakanlığı’nın savunmasını da Genelkurmay Başkanlığı’nın yapması konuya tuhaf bir güzellik katmaktadır.
  • i) TSK’nin koruma ve kollama görevine ilişkin olarak yazarın yorum ve tespitlerine karşı çıkan açıklamalar yapılmış ki bunların en çarpıcı olanı şu şekilde: “Yazarın Türk Silahlı Kuvvetleri’nin neyi koruyup kolladığı hususundaki şüphesini gidermek için büyük Ata’nın gençliğe hitabesini okuması tavsiyeye değer görülmektedir.” Ayrıca İç Hizmetler Kanunu’nda yer alan “cumhuriyeti koruma ve kollama görevinin” yeni bir şey olmadığı, 1935’ten bu yana var olduğu vurgusu yapılmış.

Genelkurmay’ın yaptığı değerlendirmelere bir köşe yazısıyla yanıt veren M. Ali Birand, özellikle Milli Savunma Bakanlığı ile ilgili eleştirilere neden Milli Savunma Bakanlığı’nın cevap vermediğini sorgu sual etmekte ve kendi eserini şu şekilde savunmaktadır:

Genelkurmay değerlendirmesindeki iddianın aksine, çalışmamız olanaklar çerçevesinde, mümkün olduğu kadar geniş, derinlemesine ve çok görüşü içine alacak şekilde yapılmıştır. Şimdiye kadar yazdığımız beş kitapta da uyguladığımız bu yöntem, Genelkurmayımız tarafından beğenilmemekle birlikte, beni ve okuyucularımı tatmin etmiştir. Genelkurmay ile bizim aramızda yöntem farkı olması da doğaldır… Genelkurmay yetkililerimizin çok sık kullandıkları ‘yapıcı eleştiri’ sınırlarını aşan bu değerlendirmede, daha ileri gidilip, kitabın ‘önyargılı’ ve ‘kasıtlı’ yazıldığı iddialarını kabul edemeyiz. Çünkü bugüne kadar yaptıklarımız yeterli örneklerle doludur.

M.ALİ BİRAND KALICI İZLER BIRAKTI

M. Ali Birand, seveni olduğu kadar sevmeyeni de olan bir gazeteci. Fakat dikkat edin bu sevememe hali genelde imzasını taşıyan haberlerle ilgilidir, kişiliğiyle değil. Kamuoyuna hoş gelmeyen bazı haberlere cesurca yönelmesi nedeniyle tepkiler alması kaçınılmazdır. Ancak haber yaptığı konuların da Türkiyemizin bir gerçeği olduğunu görmek gerekir. Birand, ne yaptıysa uluslararası standartlarda bir habercilik anlayışı yaratabilmek adına yapmıştır. Belki kişisel hataları ve acemiliğinden ötürü TRT döneminde yanlışlardan söz edilebilir ama TRT’nin o dönemler dünyaya açılmada acemiliğini de hesaba katmamız lazım gelir.

Türkiye halkı onu programlarında ve haber sunumlarında yaptığı dil sürçmeleriyle, hatta bazı gaflarıyla tanıyıp sevmiştir. Yılların klasikleşmiş programı “Otuz İkinci Gün”; tartışılamayacak konuları tartışılır, konuşulur hale getirmesiyle ve gündemin nabzını tutmasıyla halkımızın alışkanlığı ve tutkulu bir sevdası olmayı başarmıştır.

M. Ali Birand, sanki sistemin adamıymış gibi görünür kimilerine. Fakat tam olarak herhangi bir görüş ve ideolojinin temsilciğini yapmamıştır. Habere yakın olabilmek için iktidara yakın durmuştur. Lakin bunu her iktidar için yapmıştır. Kimileri için herkesin adamı görüntüsü çizmesi de belki bundandır. Onu kısaca tarif edecek olsak gerçek manada haber adamı olduğunu öncelikle vurgulamamız gerekir. Onu ayrıcalıklı kılan sansasyonel çalışmalarıdır. Sıra dışı işlere kolayca kalkışabilmesi ve habere ekip ruhuyla imza atabilmesidir. Tüm bunların başlangıç noktasında ise “Emret Komutanım” çalışması gelir. Bu çalışma ile ilk kez Türk Ordusu tabu olmaktan çıkmış, iyi ve kötü pek çok yönüyle halkına anlayacağı dilden sunulmuştur. Üst komuta kademesinin Assubaylara ne derece farklı baktığı ilk kez açık ne net bir şekilde ifade edilmiştir. Assubayların sorunları derli toplu olarak ilk kez dile getirilmiştir. Bu yüzdendir ki assubayların Rahmetli Birand’a hak ettiği ilgi ve saygıyı göstermesinden yanadır tavrım.

Emret Komutanım” kitabının sonuç bölümünde yer alan başlıklara göz attığınızda, M. Ali Birand’ın adeta bugünlere ayna tuttuğunu da söyleyebiliriz. Özellikle şu sözler çok çarpıcı geliyor insana:

Eğer önümüzdeki yıllarda müdahaleler devam ederse, bu yaralar daha da derinleşebilecek ve cerahatlenen apseler de patlayabilecektir. Bu varsayım, Türkiye için her yönden en büyük sakıncayı oluşturmaktadır.

Aslında kitaba gelecek eleştirilere daha ilk baştan vermiş olduğu cevapları da görmemiz gerekir:

Okuyucularıma bu kitapta Türk Silahlı Kuvvetleri’ni az da olsa tanıtmaya çalıştım. Daha başında da belirtmeye uğraştığım gibi, bu öylesine geniş ve her bölümü öylesine derinleştirilerek incelenecek bir konu ki, amacım ilk adımı atabilmek, doğruya en yakın tanımı verebilecek bir çalışmayla perdeyi hafifçe aralayabilmekti. Mutlaka aksilikler vardır, umudum, bundan sonraki çalışmalarla başkalarının boşlukları doldurabilmeleri, bu kitapta bulabilecekleri temel verileri de kullanıp, ordumuzu kendilerini de rahatsız etmeye başlayan esrar perdesinden çıkartıp toplumla diyalogu arttırıcı adımlar atabilmeleridir.

İyi ve aksayan yönleriyle Türk Silahlı Kuvvetleri toplumumuzun bir parçası, bir aynasıdır. Şimdiye kadar bozulmamış olan ve dış güvenliğimiz açısından da büyük gereksinme duyduğumuz ordumuzun, hep birlikte çözümlememiz gereken sorunları da vardır. Her şey güllük gülistanlık değildir.

Keşke diyor insan, herkes payına düşeni görseydi. Kolay olanı seçip acımasızca eleştirmek yerine, sorunları çözecek ilkeli adımlar atılabilseydi.

Biliyoruz ki artık o yok. Unutulmamak adına izler bırakarak ayrıldı aramızdan. Hayat zaten böyle değil mi, kim olursan ol bir masalın başlangıç sözcükleriyle “bir varmış, bir yokmuş” diyerek özetleniyor her yaşam…

Aydın Kulak

(Kaynak gösterilerek ve yazar adı belirtilerek alıntılanmasında/ kullanılmasında bir sakınca yoktur.)
KAYNAKÇA
  1. Emret Komutanım/Mehmet Ali Birand/Milliyet Yayınları-65/Kasım 1986/Erişim: Ocak 2013/ http://www.mehmetalibirand.com.tr/kitaplar/emret_komutanim.pdf
  2. Muhteşem Medya Maestrosu: Mehmet Ali Birand/ Amberin Zaman/Habertürk Gazetesi ve İnternet Sitesi Köşe Yazısı/19 Ocak 2013/Erişim: Ocak 2013/ http://www.haberturk.com/yazarlar/amberin-zaman/812746-muhtesem-medya-maestrosu-mehmet-ali-birand
  3. Sosyalizmde Ordu Sorunu/Erişim: Ocak 2013/ http://kutuphane.halkcephesi.net/Lenin/sosyalizmde_ordu.htm 
  4. Cengiz Çandar Röportajı/O Gazeteyi Önümde, Gözümün İçine Bakarak Hazırladılar/16.4.2012/Erişim: Ocak 2013/ http://www.gazeteciler.com/roportaj/o-gazeteyi-gozumun-icine-bakarak-hazirladilar-50525h.html
  5. Okuyucu Mektupları/Milliyet Gazetesi/16.12.1986-Syf.12/ Erişim: Ocak 2013/ http://gazetearsivi.milliyet.com.tr
  6. Türkiyede Olsam Yazamazdım/Milliyet Gazetesi/03.11.1986-Syf.8/Erişim: Ocak 2013/ http://gazetearsivi.milliyet.com.tr  
  7. “Emret Komutanım” Yazı Dizisi ile İlgili Genelkurmay Açıklaması/Milliyet Gazetesi/15.12.1986-Syf.12/Erişim: Ocak 2013/ http://gazetearsivi.milliyet.com.tr
  8. M. Ali Birand’ın Genelkurmay’a Cevabi Köşe Yazısı/ 16.12.1986/Syf.7/ Erişim: Ocak 2013/ http://gazetearsivi.milliyet.com.tr
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.