Seni tanıyorum.
Hem de çok çok iyi…
Çünkü hiç değişmemişsin,
Hemen sevinme, saçın başın, kaşın ağarmış ama karakterin değişmemiş.
Meslekten tanırım seni ben.
Mesleğinde başarısız, öyle olunca da eksiğini yalakalıkla tamamlamaya çalışansın sen. Komutanın etrafında, kimi zaman 10 günlük bir yurt dışı görevi, ya da istediğin yere tayin, ya da lojmanın iyisi için neler yaptığını gördüm biliyorum.
Gözlerini kaçırma,
Bir şeyin daha değişmemiş… Hala virgül gibi eğiksin!
Kulakların çok hassastı, hala öyle mi? O kocaman kulaklarınla her şeyi duyup dinleyip, papuç gibi dilinle bir bardak çay karşılığı Komutana anlatıp kaç meslektaşının canını yaktığını düşündün mü? Sahi kaç “aferin” aldın, hesabını yapmışsındır sen. Ama bir şeyi daha hatırla; ilk harcanan, gözden çıkarılan, azarlanan, hep sendin. Ama gene de yılmadan yalakalığa devam ettin, yöntemler geliştirdin, kendin yetmedi, eşini komutanın hanımına gönderdin, sakın inkara kalkışma. Hepimiz biliyorduk, biliyoruz. İşi oradan bağlamaya çalıştın. Hani bir bayram memlekete gidecektin de Komutan izin vermeyince eşini devreye sokup, “Hanımefendi” vasıtasıyla işi bağlamış, diğer meslektaşların bayramda çalışırken sen izine gitmiştin. Bir de sırıta sırıta… Matah bir iş yapmış gibi…
Emekli oldun, malum yerlerinin kılı ağardı, huyundan vazgeçmedin.
Hala yalaka,
Hala her devrin adamısın.
İlkesizsin, su gibisin su, hangi kaba girsen onun şeklini alırsın.
Sıvısın, cıvıksın, şekilsizsin.
Hala küçük çıkarların peşindesin, küçük hesapların peşindesin!
Küçüksün,
Sen ak sütteki kara sineksin!
Küçüksün ama mide bulandırıyorsun.
Hala kapı dinliyor, hala birilerinden laf almaya çalışıyor musun?
Yerin kulağı var derler ya, yerin kulağı sensin!
Zayıf kişiliksin,
Zayıf halkasın.
Çalışan, kişiliğinden taviz vermeyen, mesleğine hakim, binlerce arkadaşımızın ne yazık ki acı gerçeğisin.
Sen ne yazık ki, iadesi olmayan imalat hatası, defolu malsın.
Dün de bu günde başımızın belasısın.