15 Temmuz ertesine kadar inanılmaz bir askeri vesayet vardı. Fetö girişiminden sonra birkaç günde o inanılmaz yapı buhar oldu uçtu.
600 yıl daha beklesek değişmeyecek olan General statükosu bir haftada eridi gitti.
Gerçekten üst rütbelilerce kandırılmış küçük rütbeli muvazzaf askerler ile vatani görevini yapmaya bu peygamber ocağına gelen kınalı kuzular, 250 sivil masumla beraber eli kanlı bazı yobazlarca acımadan katledildiler.
Kimisine göre aldıkları emir bir tatbikattı, kimisine göre de muhtemel bir terörist saldırısına karşı önlem.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en ağır insanlık utancına sahne oldu.
Hiçbir zaman asla silinmeyecek olan.
Yüzlerce masumun katlinden sonra yaşananlar TSK için daha da utanç ötesi gelişmelerdi.
Kışlaların önü belediyelerin damperli araçlarınca kapatılmış,pistler bomba ile patlatılmış, mühimmatlara, uçaklara el konulmuş, Askeri bina ve tesisler sivillerce işgal edilmiş, lojmanlarda aileler ve çocuklar mahsur kalmış, toplumda inanılmaz bir TSK linç kampanyası oluşturulmuştu.
Öyle ki o çok güvendiğimiz kudretli f-16 filomuzun silah sistemleri ve ateşleme sistemleri bile Rus hava kuvvetlerince kilitlenmişti.
Ardından Genel Kurmayın tüm yetkileri tırpanlanmış, Askeri Okullar kapatılmış, öğrencileri sanki hepsi de fetö askeri gibi, Askeri okullardan kovulmuş, Hava Kuvvetleri dağıtılmış, yüzlerce pilot tutuklanmış veya açığa alınmıştı.
TSK da görevli tam 345 Generalin 152 tanesi ya tutuklanmış yada gözaltında idi.
Emekli edilenlerin haddi hesabı yoktu.
Öyle ki Ülkeye bir saldırı olsa Ordunun karşı koyacak insan ve komuta gücü yoktu.
Nitekim bu darbe girişiminin zafiyetinden yararlananlar da olmuştu.
Yunanistan ege de tam 17 adamıza el koyacak, Kıbrısta % 20 daha toprak Rumlara verilecek, Bu kara sis bulutları dağılsın amacı ve TSK nın gücünden bir şey kaybetmediği bir an önce dünyaya vurgulansın çabası içinde alel acele Suriyeye Işid e karşı askeri müdahale de bulunulacak yeni bir askeri cephe açılacaktı.
KAYBEDİLEN İTİBAR BİR AN ÖNCE TOPARLANACAKTI.
İçeride de PKK. bu durumdan istifade etmesin düşüncesi ile 15 yıldır yapılmayan onca kana ve şehide rağmen sonunda PKK nın en güçlendiği bir zamanda mecburen yapılacak büyük çaplı bir Sur harekatına girişilerek bölücü teröre ağır darbeler indirilecekti.Büyük şehit ve yaralı kayıplar verilerek.
Ülkenin TSK sına yapılan bu alçakça girişimden uluslar arası güçlerde yararlanacak ard arda bir çok yerde kanlı , hem de çok kanlı intihar bombalamaları yaşanacaktı.
Buna rağmen hem Suriye de hem de içeride her iki operasyonda kararlılıkla yapıldı. Gedikler kapatılmaya çalışıldı.
OHAL kararnameleri ile TSK nın tüm Komuta, Kontrol, ve idari yapısı değiştirildi.
Yönergeler talimatlar, Askeri kanunlar alt üst edildi.
Genel Kurmayın eline sadece savaştaki ve barıştaki Askeri harekat kısmı bırakıldı.
Jandarma ve sahil Güvenlik alınıp İç İşleri Bakanına bağlandı.
Tüm Kara -Deniz ve Hava Kuvvetleri de doğrudan Milli Savunma Bakanına bağlandı.
Cumhurbaşkanlığı artık fiili başkomutanlık oldu. MSB Genel Kurmay yeni başkanlığı sıfatına fiilen oturdu. Hatta İçişleri Bakanı bile yeni bir Kuvvet Komutanı oldu.
Jandarma ve Sahil Güvenlik İç hizmetten çıkarıldı. Asker tanımı sona erdi. Emniyet teşkilatının kanun ve yönergelerine monte edildi.
Harp okulları, Astsubay Meslek Yüksek Okulları Üniversiteye dönüştürülüp, Milli Savunma Üniversitesi adı altında MSB na ;
Tüm Askeri Yargıtay ve Askeri Yargı ile hakim ve savcılıklar kaldırılarak Adalet Bakanlığına bağlandı.
Öyle ki, 30 Ağustostaki terfiler bile keyfiyete bağlanarak 29 temmuzda işlerine gelenle yeni terfiler yapıldı.
Kadro fazlalığından bol tazminatla emekli ettikleri Albaylar da dahil olmak üzere , baktılar ki Komuta katında personel kalmadı, yeniden kararname çıkarılıp TSK ya 30 bin emekli muvazzaf alımı için ilana çıkıldı.
Hava Kuvvetlerinde eksilen tam 400 pilotu yerine koyabilmek için Kara ve Deniz Kuvvetlerinden Subaylara davet çıkarıldı.
Yetmedi yabancı ülkelerden pilot alımına kadar tedbire gidildi.
Tüm Askeri hastaneler yani GATA K.lığı lağv edildi. Adına da inadına Osmanlının en karanlık ve zulüm döneminin padişahı olan “Kızıl Sultan lakaplı “ Sultan Abdülhamit “ in adı verildi.
Büyük şehirlerdeki tüm Askeri birlikler apar topar başka illere ve doğuya sürüldü, nakledildi. Kışlalara el konuldu. Belediyelere rant kapısı olarak kamu arazisi, olarak tahsis edildi.
600 senelik Deniz lisesi, Harp Akademisi, Harp Okulu, Kuleli Askeri lisesi, Astsubay hazırlama Okulları, Kartal, Tuzla, Rami, Mahmutbey, Etimesgut, Polatlı, Güvercinlik gibi tarihi ve trilyonlar değerindeki kışlalara üslere ve arazilerine el konuldu.
TSK. iki asır sonrası göreceği demokratik dönüşüm ve değişimi tam 15 günde yaşadı,
Değişti, dönüştü.
Balyoz ve Ergenekonla, sarsılan, en içine girilen, kozmik odaları talan edilen, PKK ya karşı bile eli kolu bağlanan, tüm Atatürkçü Subay ve Komuta gurubu zindanlara gönderilen Ordu, 15 Temmuz ikinci dalgasına karşı duramadı.
Bir avuç radikal dinci militan Askerin girişimini önceden önleyemedi.
Özellikle Assubayların ve Askerin çıplak ve yoksul ensesinde yıllarca ,insanlık dışı iç hizmet ve Askeri Ceza kanununu eziyetle tatbik edenler,
Assubayı en büyük düşman ve hasım olarak harp Okullarında kuleli mekteplerinde ders olarak okuyanlar,
Işidin kaçırdığı Assubay, ordunun itibarını sarstı diye onu ihraç edenler,
Mutfaktan nöbetinde 6 yumurtayı yedi diye Askeri mahkemeleri işletenler,
Afyondaki mühimmat depolarına emirle gönderip, buhar edenler, o buharları suçlu ilan edenler.
Genel Kurmay katına kadar yükselttikleri o alçakları sözüm ona hiç fark etmediler.
Askerin sakındırağından disiplin ve ordu zeval görecek diyen o ihtişam dolu paşalar yaverlerinin başlarına silah dayamasından hiç gocunmadılar.
Balyoz ve Ergenekonla yok edilen komuta gurubuna yerleşen radikal dinci hainler, ve yobaz sürüsü bu güzide kurumu bir daha tarihinde hiç yaşamayacağı bir tuzağın içine çektiler.
15 yıllık iktidar ise ne vahim bir gaflet ve delalettir ki bu iki oyunu da seyretti. Hatta buna zemin bile hazırladı.
Bu gün 15 temmuza dair OHAL ile yürütülen mücadele kapsamında temizlik hızla sürmektedir.
Ne var ki bunun Askeri ayağında ne Genel Kurmay ne de Mit e dair en ufak bir hesap ve yargı yolu açılmamaktadır.
Sadece bu mu, …….
Fetönün bankasında hesabı olanlar dahi fetöcü diye içeri alınırken, okul ve dersanelerine giden fakir fukara çocukları okullardan atılırken, kurunun yanın da onca yaşta yanarken ne gariptir ki,
15 yıldır onunla sarılan, yatıp kalkan, ta oralara ABD ye kadar gidip elini öpen,
“ hocamızdan selam getirdik diye meclislerde onu savunan,
bankasının açılış kurdelesini onunla kesen,
“neredesin seni çok özledik hocam “diyen,
hocamıza iftira atmak alçaklıktır diye Adalet Bakanlığından demeç veren,
damadı tutuklanırken damadının fetöcü olduğundan kendisinin haberi olmayan,
yaverleri tutuklanırken bilmiyorduk diyen,
Sayın Arınçın , Ankaranın tüm arazilerini fetöye pazarlayan rant eden melih Gökçektir derken……
Bir tane olsun iktidar partisi vekilinin, bürokratının, partilinin kılına dahi dokunulmaması, savcılarca soruşturulmamasına ne demeli……?
Neden Genel Kurmay Başkanı ve Mit müsteşarı meclis darbe soruşturma komisyonunda dinlenmemiştir…..?
Dünya ve Avrupayı , ABD yi çok mu saf ve salak sanıyoruz ki…..
Neden fetöyü vermiyorlar……?
Neden Rıza Zarrabı ülkesine göndermiyorlar….?
Bu halkın bilmediği sayısız kirli çamaşırların belgesini ellerinde tutuyorlar da ondan .
Neden Suriye batağında konu menbiç ve rakka olunca TSK nın önünü kesiyorlar.?
Neden Beşer Esadla, kanlı bıçaklı olan hükümeti öpüştürüyorlar,?
Neden israille kanka yaptırıyorlar…?
Neden ABD ve Rus Genel Kurmay Başkanları bizim Genel Kurmay Başkanı ile kolkola resim çektiriyorlar…..?
Acaba neden…?
Neden bu kadar hızlı değişen politikalar…?
“BİZ NE DERSEK O …” diyebildikleri ellerinde tuttukları sırlar neler….?
Neden 17 adaya sesimiz çıkmıyor….?
Neden Yunanistan daki teslim edilmeyen Askerlere karşı sesimiz çıkmıyor…?
Neden Fethullah Gülene artık o kadar ısrarcı olunmuyor….?
Koyun bakalım ABD ye de bir milli tavır.
PYD yi neden vuramıyoruz…?
Vurun.
Madem bıçak kemiğe dayandı. Sıradaki Menbiç mi…
GİRİN.
Bunları neden mi yazdım.
Kum saatinin bir gecede tersyüz olduğu bu ülkede,
" Bana hayalini anlat “ deseler aklımıza gelmeyecek şeyler yaşandı son bir yılda.
Hala rüyada gibiyiz.
Her şeyin mümkün olabileceğini gördük. Yaşanabileceğini de.
Şimdi bakıyorum da……
Değerli meslektaşlarımız bir TEMAD mücadelesi tutturmuş gidiyorlar.
Tam 1951 den beri bir kuru yavan ekmeğe binlerce kahır ve çaba içinde.
Oysa değer mi…
Tırnakla kaz kaz gelir mi….
Gelmeyecek te…..
Bilgisayarın kısa yol tuşları gibi oysa hayat.
Mesele sistemi, düzeni, kurabilmede…
Kur, işlet, yönet,………
İstediğin her şeyi istersen bir gecede elde et.
Ahlaklı olma, Vatanını düşünme, Adaleti savunma.
Müfteri ol, Sinsi ve kalleş ol, Acıma.
Bu ülkede yol yordam, akıl ve zeka bu.
Şeytanlık.
Mazlum Assubay yapar mı…?
Yapamaz.
Şehidinden, eşinden, çocuğundan en başta da YARADAN dan korkar.
O da sevgi ile bilgiyi özümseyen öğretmenler gibidir.
Vermeden asla almaz.
Alsaydı kahramanımız Ömer HALİSDEMİR alırdı.
Hem başlangıç derecesini, hem altı kalem tazminatını, hem de 4 yıllık lisans fakülte statüsünü.
Hem de söke söke yeni Astsubay tanım ve statüsünü.
Bunlar geldi sabah sabah aklıma…
Güldüm, alaysı gülümsedim.
Bir cahil ,bir imam, bir hokkabaz hoca müsveddesi koca TSK yı ters yüz etsin.
O koca TSk nın % 65 i hala Subayının yarısı ve artığı ile yetinsin.
Geceleri gündüzleri ek işler bulup kalan son canını da dürüstlük ve vefa adına tüketsin.
Aç kalmamak adına, ekmek davasına.
Şimdi 6 ay sonra bir eften püften demokrasi gösterisi daha yapacağız….
Birbirimize bel altından ,el altından ahlaksızca vurup kırıp, sandığa gideceğiz…
İki kıçı kırık uydurma dernek koltuğuna nato vari elde kalan son onurumuza, haysiyetimize, insan şerefimize saldıracağız.
Kazanırsak ta, “ oh be koltuk ben de şimdi.. çoğu gitti azı kaldı “ diyeceğiz.
Yeniden ,aynı teker izinden arabayı başa alıp 2. Vitesi arayacağız.
Oysaki
Hayat bir seferlik boşalan bir kum saati dir.
O Kum saatini birileri gelip yeniden ters yüz edecek, tam biterken bir 30 yıl daha geçecek…..
Kumlardan başka neyi göreceğiz ki,…..
Hangi asude hayatları birleştirebileceğiz ki…….
Saygımla.
Adnan Fuat ÖZDEMİR
NOT: 12 Mart Pazar Günü YGS sınavına girip helal alın teri dökecek tüm yavrularımıza, gençlerimize başarılar diliyorum. Herkes emeğinin karşılığı ne ise ona kavuşsun diyerek.
Sayın Hamdi Öykenin fedakarca çabaları ve girişimi ile İstanbulda bir ASSUBAY ÇALIŞMA PLATFORMU oluşturduk.
İlk toplantımızı da Beylikdüzünde bir otelde çok güzel ve kusursuz bir organizasyonla gerçekleştirdik.
Bu çalıştayın üç hedefi ve amacı var.
Astsubay ana sorunlarını mali ve teknik dilden toparlayıp güncellemek. 15 Temmuz sonrası oluşan yeni Askeri ve sivil yapıya uyumlu kılmak.
Assubaylığın görev tanımını yeniden belirlemek. Statü ve sorumluluk alanını yeni komutanlık yetki ve insiyatifi haline getirtmek. Bunu 926 sayılı personel kanunu ile İç hizmet kanununa ve TMK, lara monte ettirmek.
Üçüncü ve en önemli çalışma da yeniden yapılandırılan Milli Savunma Üniversitesinde ASSUBAYLARI Subaylardan tam 40 yıl sonra da olsa 4 yıllık lisans öğrenimi statüsüne çıkarmak, bunun içinde tek bir Askeri Akademi modelini savunmak.
Bu üç ana meseleye çalışma - olgunlaştırma ve çözüm metodlarında son şeklini vererek “ ASTSUBAY KIRMIZI KİTABI” ortaya çıkarmak.
Bu anlamda başlattığımız bu ilk çalıştayda her üç alanda da çok değerli sunumlar ve tespitler ortaya konuldu.
Çok başarılı bir yedi saatlik çalıştay gerçekleştirdik.
Bu anlamda değerli maliyeci uzmanımız Sayın Fahrettin BAĞRI ya tüm toplumumuz adına müteşekkiriz.
Bu çalıştay tüm yaşayan Assubaylara açıktır. Yaklaşık iki aylık hazırlık sürecinde tüm topluma ulaşılmaya çalışılmıştır. Herkes davet edilmiştir.
Akıl ve bilgi ile katkı sunacak her insanımız Astsubay dostudur. İnsanlık davamızın bir mürekkebidir.
Biliyoruz ki hepimizin içinde de bir dolu hazine mevcuttur.
Bu çalıştaya Ankara Temad Genel Merkezi başta olma üzere tüm şubelerimizin yönetim kurulları, özellikle istanbuldaki şubelerimiz özellikle davet edilmişlerdir.
Beylikdüzünden temsilci arkadaşlarımız dışında katılım olmamıştır.
OYSA BU ÇALIŞTAYLAR BU SINIFIN ÖZELLİKLE 4 YILLIK LİSANS ÖĞRENİMİ STATÜSÜ İLE KUCAKLAŞMASI ADINA ÜLKEYE, SİYASETE, STK. LARA, AKADEMİK KURULLARA KARŞI İNANILMAZ DERECEDE BİR TANITIM VE GÖRÜNÜMDÜR.
Temad şube başkanlarının o kadar ciddi ve sorumlu bir hazırlıkla icra edilen bu güzellikteki çalıştaylara katılmamasını anlamak mümkün değildir.
Bizler ucube veya virüs değiliz ki……
Neden katkı ve destek verilmez, neden sahiplenilmez…?
Genel merkez nasıl olur da ekmek ve adalet davasına , hele ki Astsubay fakültesine dair ciddi bir çalışmaya çivi çakmak istemez.
Bütün bildikleri 3 yılda bir yapılan seçim kurultayı mıdır….?
Bizler bu tür akademik girişimlerde, panellerde, toplantı ve konferanslarda bir araya gelmedikten, siyasete oradan güçlü bir fotoğraf karesi gönderemedikten sonra başkan olmanın, yönetim kurulu olmanın ne anlamı ve önemi vardır ki…..
Şube Başkanlıklarının bu kadar cansız, bezgin, etkisiz, silik, pasif ve iradesiz olmalarını da 1984 ten bu yana çatısı altında davasını yürüttüğümüz TEMAD adına üzülerek kınıyorum.
Temad ruhu hiç bu dönem kadar aciz ve etkisiz, korkak olmamıştır.
Bunu da ben Ahmet KESERin baskı ve sindirme çaba ve girişimlerine bağlıyorum.
Ne var ki bu toplum akli ve cesur olanın yanında olmaya, orada çoğalmaya devam edecektir.
Çünkü adımız EMEKLİ DE OLSAK HALA ASSUBAY……..dır.
Aslındag gönlümüz ve hırsımız tüm ülkedeki Temad şubelerini bu ekiple dolaşarak bu çalıştayları oralarda da yapmayı istiyor ama…..
İşte o meteliksizlik yok mu…..
Bir otobüs parası dahi o kadar çok canımızı acıtıyor, ruhumuzu, isyanımızı taşırıyor , yakıyor ki…..
İmkansızlık bizi öylesine umutsuz bırakıyor ki……
Ne çare ki yılmak yok. Sesimizi çoğaltmaya, yükseltmeye, Assubayları her platform da birlik ve beraberlik içinde bir arada kalabalık ve bir şeyler yapıyor olarak göstermeye, davamızı, insan adaletimizi yüksek sesle konuşmaya devam edeceğiz.
Suyun ve iktidarın başındakiler susuzluğumuzu görsünler, ama
Çaresizce ölümü beklemedğimizi de görsünler, hareket halinde olduğumuzu da bilsinler …..
Karıncanın kovası ile orman yangınına su taşıması gibi.
Aslolan niyetimiz dir. İrademiz dir.
O da muhataplara yeter…….
Buradan; Çalıştaya katılamayıp, çiçek göndererek başarı dileyen Temad Genel Merkez adayı olan sayın Hamza DÜRGEN gurubuna da çok teşekkür ediyoruz. Başarılar diliyoruz.
Saygımla.
Adnan Fuat ÖZDEMİR
KAMUOYUNA SAYGILARIMIZLA,
Assubay haklarını yüzeye çıkarmanın, bu günlere ulaşmanın heyecanı ve mutluluğu içerisindeyiz. Assubay olarak, önce insanız. Birleşmiş milletler insan hakları evrensel beyannamesi, içeriğindeki, İnsan haklarımızı arama çabasındayız. Çalışma ortamımızda duçar olduğumuz haksızlıklar. Kurumsal ortamda, okulsal ayırımlı bahaneler ile, alt statü –üst statü uyduruk oluşumlar ile kast sistemi benzerinde, kişilik haklarımıza olumsuz yaklaşımlar, reva görülen küçümsemeler kabul edilemez.
Can pahasına sunduğumuz alın teri, emek ve bilinç yüklü çabanın değerlendirme aşamasında muhataplar tarafından duyarsızlığa itilmesi, adaletin ters ve tek yönlü uygulanması, emek unsurunda fiili payı olmayanların, hak kullanımında öne geçirilmesi assubaylara yapılan en büyük haksızlıktır.
Çağdaş ve medeni ülkelerde uygulama olanağı bulamayan haksızlıklar, ne acı ki ülkemizde haksızlığa uğramamıza neden olmaktadır. Haklı olduğumuzu ve işimiz çok zor olduğunun farkındayız. Çünkü hak içeren yasa layihalarının hazırlandığı kurum birimlerin etkili olan bizler değiliz. Oluşan tam yedi tazminat bunun bariz örneğidir.
İçimizde yeterli derecede akademik eğitim, bilgi ve tecrübesi olan arkadaşlarımız olmasına rağmen duyarsızlıkla görmezden gelinmektedir. Mevcut statüko bilinçli verilerimizi, çalışmalarımızı, sunma ve kullandırma olanağı vermemektedir.
Siyasi partiler danışman kadrolarında Assubay emeklilerine yer vermemektedirler. Partilerin, STK.ların ve meslek odalarının orduya bakışı ve değerlendirmeleri ne yazık ki emekli generaller veya emekli subayların yorum ve değerlendirmeleri üzerinden yapılmaktadır. Ordunun bel kemiği assubayların ne düşündüğü, ne yaptığı dikkate alınmamakta, temsilcilerinin söylem ve sözleri yeterince kamuoyunda değer verilmemektedir.
Eğitimli olsak da, kariyerimiz yok sayılmaktadır. ikinci sınıf insan, muamelesi yaklaşımlar asla kabul etmiyoruz. Gerçekler ile örtüşmeyen. ”çalışmalar başlamıştır- ya da çalışmalar devam ediyor.’’ şeklinde sonuçlanmayan umutsuz çalışmalara itibar etmiyoruz. Meçhule giden bir gemi misali bize verilen sadece umuttur. Alın terimizin gözyaşlarına karıştığı, gözyaşlarımızın beslediği ortamı ve mutsuzluğu yaşıyoruz. Yaşatılıyoruz.
Yoksulluk ve geçim sıkıntısı içinde geçen konumumuzda bize reva görülen yaklaşım umursamazlıktır. Emekli olup ikinci bir işte çalışan, açlık sınırının altında yaşamakta olan bizleriz. Yıllarını bu ordunun yükünü taşımaya veren assubayların, uzmanların ve res’en emekli edilenlerin insanca ve hakça yaşayacağı bir düzene geçene kadar mücadelemiz devam edecektir.
Anayasamız hükmü gayet açıktır. Sonunda kazanan biz olacağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Hiçbir şey eskisi gibi asla olmayacak. Tek amacımız sınıfımızın hak ve onur mücadelesidir.
Ordu bir bütündür. Rütbelilerin alacakları mesleki eğitim bir bütündür, okulları farklı olamaz. Aynı amaç için farklı fakültelerde eğitim almalarını sağlamak ayrışmanın temelini oluşturmaktadır. Bu kabul edilemez bir durumdur. Bunu önlemenin tek yolu lider kadrolarının tek çatı altında temel dört yıllık fakülte eğitiminden geçmesidir. Bir an önce meslek yüksek okulları kaldırılmalıdır. Eğitimde fırsat eşitliği sağlanması halinde elde edilen haklar doğal olarak emekli ordu mensupları arasında ki ayrımcılığa da son vereceği kanaatindeyiz.
Saygılarımızla.
ASTSUBAY EĞİTİM ÇALIŞMA GRUBU
KAMUOYUNA SAYGILARIMIZLA,
Assubay haklarını yüzeye çıkarmanın, bu günlere ulaşmanın heyecanı ve mutluluğu içerisindeyiz. Assubay olarak, önce insanız. Birleşmiş milletler insan hakları evrensel beyannamesi, içeriğindeki, İnsan haklarımızı arama çabasındayız. Çalışma ortamımızda duçar olduğumuz haksızlıklar. Kurumsal ortamda, okulsal ayırımlı bahaneler ile, alt statü –üst statü uyduruk oluşumlar ile kast sistemi benzerinde, kişilik haklarımıza olumsuz yaklaşımlar, reva görülen küçümsemeler kabul edilemez.
Can pahasına sunduğumuz alın teri, emek ve bilinç yüklü çabanın değerlendirme aşamasında muhataplar tarafından duyarsızlığa itilmesi, adaletin ters ve tek yönlü uygulanması, emek unsurunda fiili payı olmayanların, hak kullanımında öne geçirilmesi assubaylara yapılan en büyük haksızlıktır.
Çağdaş ve medeni ülkelerde uygulama olanağı bulamayan haksızlıklar, ne acı ki ülkemizde haksızlığa uğramamıza neden olmaktadır. Haklı olduğumuzu ve işimiz çok zor olduğunun farkındayız. Çünkü hak içeren yasa layihalarının hazırlandığı kurum birimlerin etkili olan bizler değiliz. Oluşan tam yedi tazminat bunun bariz örneğidir.
İçimizde yeterli derecede akademik eğitim, bilgi ve tecrübesi olan arkadaşlarımız olmasına rağmen duyarsızlıkla görmezden gelinmektedir. Mevcut statüko bilinçli verilerimizi, çalışmalarımızı, sunma ve kullandırma olanağı vermemektedir.
Siyasi partiler danışman kadrolarında Assubay emeklilerine yer vermemektedirler. Partilerin, STK.ların ve meslek odalarının orduya bakışı ve değerlendirmeleri ne yazık ki emekli generaller veya emekli subayların yorum ve değerlendirmeleri üzerinden yapılmaktadır. Ordunun bel kemiği assubayların ne düşündüğü, ne yaptığı dikkate alınmamakta, temsilcilerinin söylem ve sözleri yeterince kamuoyunda değer verilmemektedir.
Eğitimli olsak da, kariyerimiz yok sayılmaktadır. ikinci sınıf insan, muamelesi yaklaşımlar asla kabul etmiyoruz. Gerçekler ile örtüşmeyen. ”çalışmalar başlamıştır- ya da çalışmalar devam ediyor.’’ şeklinde sonuçlanmayan umutsuz çalışmalara itibar etmiyoruz. Meçhule giden bir gemi misali bize verilen sadece umuttur. Alın terimizin gözyaşlarına karıştığı, gözyaşlarımızın beslediği ortamı ve mutsuzluğu yaşıyoruz. Yaşatılıyoruz.
Yoksulluk ve geçim sıkıntısı içinde geçen konumumuzda bize reva görülen yaklaşım umursamazlıktır. Emekli olup ikinci bir işte çalışan, açlık sınırının altında yaşamakta olan bizleriz. Yıllarını bu ordunun yükünü taşımaya veren assubayların, uzmanların ve res’en emekli edilenlerin insanca ve hakça yaşayacağı bir düzene geçene kadar mücadelemiz devam edecektir.
Anayasamız hükmü gayet açıktır. Sonunda kazanan biz olacağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Hiçbir şey eskisi gibi asla olmayacak. Tek amacımız sınıfımızın hak ve onur mücadelesidir.
Ordu bir bütündür. Rütbelilerin alacakları mesleki eğitim bir bütündür, okulları farklı olamaz. Aynı amaç için farklı fakültelerde eğitim almalarını sağlamak ayrışmanın temelini oluşturmaktadır. Bu kabul edilemez bir durumdur. Bunu önlemenin tek yolu lider kadrolarının tek çatı altında temel dört yıllık fakülte eğitiminden geçmesidir. Bir an önce meslek yüksek okulları kaldırılmalıdır. Eğitimde fırsat eşitliği sağlanması halinde elde edilen haklar doğal olarak emekli ordu mensupları arasında ki ayrımcılığa da son vereceği kanaatindeyiz.
Saygılarımızla.
ASTSUBAY EĞİTİM ÇALIŞMA GRUBU
“ Bir yabancı kanalı izliyorum.
Genç bir anne 3 tane küçük oğlu ve çok sevdiği bir eşi var. O anne yakalandığı çok amansız türden meme kanseri ile mücadele ediyor.
Kanal, bunu saatlik bir belgesele dönüştürmüş. Azmin, iradenin ,savaşın, yaşama tutunmanın inanılmaz gücünü izletiyor ,izlerken gözleriniz yaşarıyor.
Bu amansız illet hastalığa karşı o kadının yanında kimlerin de onunla birlikte savaşması gerektiğini,
İnanılmaz bir sevgi ile nasıl ayakta kalındığını,
Adım adım bir yudumluk umudun nasıl sarmal bir yaşam çabasına dönüştüğünü, soluksuz bir hikaye gibi izliyorsunuz.
Anne hamile idi ve kanser çok hızlı yayılıyordu. Annenin onu yaşatabilmek adına zamanla yaptığı yarışı ne acı ki erken doğum yaptığı minik bebeği kaybetti.
Akciğerleri tam gelişemediği için yaşam savaşını kazanamadı.
Ama anne diğer iki çocuğunu annesiz bırakmadı, kanserli iki göğsünü de masada bırakıp illet kanserden geçici de olsa kurtuldu.
Belgesel bitti.”
Dünyada insanlar;
gündemi, yaşamı, geleceği nasıl yaşayarak ve insanlara bir ders gibi yaşatarak paylaşıyorlar, insanı, sevgiyi, mücadeleyi ekranlarda kurguluyorlar,
Bunu medeni çağdaş batının medyası, televizyonu, kanalları yapıyor. Sosyal ve insani sorumluluk adına; verilen yaşam çabalarını ölümsüzleştirip halka, topluma izletiyorlar.
Bizim kanallarımız ise, survivorlarda zengin çocuklarını eğlendirip, stüdyolarda bekarlara çöpçatanlık yapıyorlar, mağazaları dolaştırıp, kızlarımıza elbiseler giydirip, tüketimi özendirme yarışmaları düzenliyorlar.
Halkın yiyecek ekmek parası, çalışacak işi yokken konaklarda, saraylarda sosyete dizisi çekiyorlar, evlerden uşaklar, aşçılar, hizmetçiler eksik olmuyor, en kötüsünün altında 100 binlik araba boğazda racon kesiyorlar.
Burası Türkiye işte.
Ya biz ne yapıyoruz, yaşamlarımızı, bilincimizi ve ruhlarımızı nelerle dolduruyoruz derseniz……
Ağızlarımızda her gün,
fetö, fetöcü, vatan haini, bölücü, terörist, alçak, satılık, örgütçü, dinsiz, imansız, allahsız, millet düşmanı, yasadışı militan, devlet ve hükümet düşmanı, dış mihrak, odak, işbirlikçi, kanı bozuk, şehit, şüheda, el bab, rakka, külliye, iki başlı devlet, tek adamlık, başkan, yeni Türkiye, yeni sistem, parlamenter düzen, padişahlık, şeyhlik, tarikat, ensar, rabıa, sultan, saray, Osmanlı ocakları, Külliye, Cumhuriyet, bayrak, kuran, millet, hudut, asayiş, canlı bomba, mülteci, Suriyeli,operasyon, bademleme, taciz, tecavüz, sübyan, anayasa, kanun, kanun hükmünde kararname, gözaltı,Ohal, akademisyen, baskın, gözaltı, toma, gaz, cop, yasadışı gösteri, asayiş, gösteri, korsan, eylem,vs………..uzayıp giden acaip kelimeler, bu kelimelerden üstümüze sıçrayan gerginlik, bunalım, patlama, çatışma, kavga,
sabah olunca kim gözaltı olacak, gece kimin evi, basılacak, kim işini kaybedecek, kimin kapısı Askeri araç ve ambulansla çalınıp vatan sağolsun denilecek…?
Bizim yıllardır, aylardır duyduğumuz ,gördüğümüz, yaşadığımız şeyler bunlar.
Tüm organlarımızın muhatap olduğu dış etkilerde bunlar.
Ne uzay, ne bilim, ne teknoloji, ne kanserle yaşayanların umulmaz mücadelesi, ne o sevginin zafer hikayesi, ne yaşamların, hayatların kutsallığı, ne sevgi ile aşk ne mutlu gülen insanlar, kadınlar çocuklar…..
Hiç sevgimiz, sarılmamız yok artık, hiç acılarımızı paylaşmak ta yok artık. Olmuyorlar da.
İşte bizim ülkemiz.
İşte insan farkımız.
Tek bildiğimiz, tek öğretilen ve dayatılan ise bir din sarmalına bulanmış kafalarımız.
Şükret, zikret, dua et, biat et.
Hayat görüşümüz, bakışımız bu işte…….
Ne gelirse gelsin sistemden, düzenin çarkından değil de , Allahın bir karış alnına yazdığı 30 bin sayfalık kaderinden.
Ne diyeyim.
Ben utanıyorum artık.
Benden, bizden, çilesini, acısını, ezilmişliğini kabullenen bu toplumdan,
Yaşamı sadece şükürle , korkunun biatı ile kutsanmış bu kafalardan.
Dayatılan zindan hayatlardan.
Saygımla.
Adnan Fuat ÖZDEMİR.
İŞTE EKİP,İŞTE LİSTE
DAVA DERNEĞİNE Mİ DÖNÜŞELİM,
SADECE EKMEK ADALETİ İÇİN MÜCADELE VEREN BİR TEMAD MI YARATALIM,
HAKLARIMIZ, ÖMER ADALETİMİZ İÇİN GÜÇ BİRLİĞİ Mİ YAPALIM….
GÖNLÜMDEN GEÇEN TEMAD YÖNETİM DENETİM- DİSİPLİN KURULU LİSTEM BU DUR.……
ASIL GÖNLÜMDEN GEÇEN İSE TEMADIN “ ASKER HAKLARI SENDİKASINA “ DÖNÜŞMESİDİR.
TABANDAN EN TEPEYE TÜM ASKERLERİN ANAYASAL VE İNSAN HAKLARINA ÇATI OLMUŞ,
AVRUPA ASKER KONFEDERASYONU EUROMİL ÜYESİ GÜÇLÜ , ULUSLARARASI ÖRGÜT HALİNE GELMİŞ BİR STK.
BENİM HAYALLERİM ÇOK ÇOK BÜYÜK.
UMUTLARIMDA.
BEKLENTİMDE,
BÖYLE BİR HAYALİ BÖYLE BİR KADRO KALDIRABİLİR.
SAYIN MEHMET KAYALI ONURSAL BAŞKAN
SAYIN ERSEN GÜRPINAR- GENEL BAŞKAN
SAYIN VECİHİ ÜNALDILAR BŞK. YRD. (EGE BÖLGE BŞK.)
SAYIN AHMET ÇAM DİSİPLİN KURUL BŞK.
SAYIN ATİLLA ABAYLI HÜKÜMETLE TEMASLARDAN SORUMLU BŞK. YRD.
SAYIN ORHAN SELIŞIK İKİNCİ BAŞKAN (MECLİS
TEMASLARINDAN SOR.)
SAYIN FAHRETTİN BAĞRI MALİ HAKLAR VE MALİ
HESAPLAR SORUMLUSU-MECLİS
KOMİSYONLARINDAN SORUMLU
SAYIN MEHMET EROL DENETLEME KURUL BAŞKANI
SAYIN SELÇUK İÇER TEMAD ARAŞTIRMA
SORUŞTURMA KOM. BŞK.
SAYIN MEHMET ÖZTÜRK TEŞKİLAT VE YAPISAL MEVZUATLAR SOR.
SAYIN ADİLHAN ŞANLI STK. LARLA KOORDİNASYON
EYLEM VE PLANLAMA SOR.
SAYIN ADNAN FUAT ÖZDEMİR GENEL SEKRETER
SAYIN CENGİZ ERTEN MALİ VE TİCARİ YATIRIM
PROJELERİ SORUMLUSU
SAYIN İBRAHİM KOLDAMCA BŞK. YRD. (MARMARA BÖLGE
BAŞKANI
SAYIN ZAFER ÇİMEN DENETLEME KURULU ÜYESİ
SAYIN BÜLENT CİVAN SOSYAL MEDYA AĞI ÖRGÜTLENME
SORUMLUSU
SAYIN HAMDİ ÖYKE MESELELER-ÇÖZÜMLER AR-GE
SORUMLUSU
SAYIN LEVENT ULUCAN SOSYAL VE KÜLTÜREL HAKLAR SOR.
SAYIN DEDE ERSEL AKSU TEMAD SÖZCÜSÜ-BASIN YAYIN VE
HABERLEŞME SORUMLUSU)
SAYIN YILMAZ DEMİR ÖZÇELİK EĞİTİM-DONANIM SOR.
SAYIN REYHAN YETİŞ KADIN KOLLARI BAŞKANI
SAYIN YAKUP TAŞDEMİR DİSİPLİN KURUL ÜYESİ
SAYIN ÜNAL BİLİCİ DENETLEME KURUL ÜYESİ
SAYIN ZAFER ATAK DENETLEME KURUL ÜYESİ
SAYIN DİLEK ATAK DİSİPLİN KURUL ÜYESİ
KAFAMDAKİ OLMASI GEREKEN YÖNETİM KURULU KADROSU 18+3+3 KİŞİDİR.
HUKUK İŞLERİ KURULU 3 KİŞİLİK PROFESYONEL BİR HUKUKÇU EKİP OLARAK TASARLANMIŞTIR. LİSTEDE YOKTUR.SEÇİMLE OLUŞMAMIŞTIR.
BU YAPI 100 BİN AKTİF ÜYE 120 AKTİF ŞUBE HEDEFİNE GÖRE YAPILANDIRILMIŞTIR. SENDİKAL AĞIRLIKLI ,TABAN HAREKETLİ BİR YAPIDIR.
İNŞALLAH O GÜNLERDE GELİR.
ÖNCE HAYAL SONRA HEDEF.
SAYGIMLA.
ADNAN FUAT ÖZDEMİR
( LÜTFEN OKUYUN HERKESLE PAYLAŞIN.)
Önce şunu bilelim ki,
Temadın 3 yılda bir yapılan seçiminin yapılış düzeneği ve sisteminin ;
Oylaması nisanda yapılacak olan Başkanlık adı altındaki tek adamlık referandumdan hiçbir farkı yoktur.
Niye mi ?
Başkanlık sisteminde en tehlikeli olan nedir ?
Başkanın hiçbir faaliyetinin denetlenemez olması.
Neden…?
Çünkü denetçileri de aynı Başkan seçip aynı başkan görevden alıyor.Bu sistem de denetim de yargı da ne yazık ki yok.
Peki Temad da var mı…?
Yok.
Olsa idi başkanın emri ve imzası ile ben ihraç edilmezdim.
Çünkü hukuksuz ve yasadışı da ondan.
Savunmam dahi yok.
Suçum da asker sendikasında görev almak.
Tüzükte dahi ihraca yönelik bir yeri yok.
Peki 3 yılda bir yaptığımız Temad seçimlerinde ne oluyor…?
Ne olacak… denetleme kurul aday listesini de çakma başkan adayı belirliyor.
Nasıl….?
“ Adnan abi, Osman kardeş, Hamdi bey sizi denetleme kuruluna yazdım, benim adıma ,Temad ı siz denetlersiniz “
Biz zaten ne yapacağınızı size söyleriz …” diyerek.
“ Orhan abi, Hulki bey, Sami kardeş sizi de disiplin kuruluna yazdım. Benden habersiz sakın ola ki bir şey yapmayın. Ben adam asmaca yı başlatın dersem başlayın, yoksa kendi başınıza zinhar bir iş yapmayın.”
Yönetim kurulumuza sadakatle sahip ve destek çıkın.
Bakın benim sayemde yönetimde olacaksınız….”
Var mı soru….?
Yok Başkanım… çok yaşa şak şak şak….“ diyerek.
Nasılmış,
İşte böyle.
Doğru mu..? sapına kadar doğru.
OYSA ÖZEL VEYA TÜZEL TÜM KURUMLARDA, DENETİM VE DİSİPLİN KURULLARI YÖNETİM KURULLARININ ÜSTÜNDEDİR.
Onları başkan adayları seçemez, belirleyemez, listesinde gösteremez.
“Beni illaki usulsüzlüğümde ,ahmet abi yargılasın ya…. yoksa ben oynamıyorum…” diyemez.
Disiplin kurulları ya hukukçu meslektaşlarımızdan veya hukuk eğitimi ile deneyimi olan kişilerden;
Denetleme kurulları da illaki maliyeci veya iktisat işletme diplomalı arkadaşlarımızdan direkt Genel Kurulda divanın talebi ile gönüllü veya göreve davet edilen adaylardan ayrıca seçilmelidir.
Kimsenin listesinde üst denetim ve disiplin organı olmaz.
BU BAŞKANLIK SİSTEM DAYATMASININ AYNISIDIR.
Temadın olağan genel kurulu bir kapalı spor salonu kiralanarak çok geniş bir ortamda çok katılımlı olarak yapılmalıdır.
Genel kurul iki gün olarak icra edilmelidir.
Birinci gün seçimler yapılmalıdır.
İkinci gün temadın dava meseleleri masaya yatırılmalı, konuşulmalı, resmi kararlar alınmalı, alınan çalıştay kurul kararı yeni yönetime bırakılmalı, kapanışta da siyasi hükümete ve saraya bir ağır bildiri okunmalı, eylem takvimi açıklanmalıdır.
Yine birinci gün Divan çok ehil, deneyimli ağır insanlarımızdan oluşturulmalıdır.
Divanın ilk gündemi de Bir güçlü danışma kurulu oluşturulması yönünde gündeme eklenti yaptırılması olmalıdır.
Yine divan tarafından temadan ihraç edilenlerin durumunun oylanması hakkındaki konu gündeme ilave ettirilmelidir.
Tüm Genel Kurul delegeleri ihraçlıların suçlarını ve aldıkları cezaları öğrenmeli ona göre de ya ihraçların kaldırılması ya da onayına karar vermelidir.
3 yıllık bilanço tüm ayrıntıları ve alt başlıkları ile bir maliyeci ağzı ile salona açıklanmalıdır.
Tüm dinleyiciler Temadın şirketleri, sponsorlukları, anlaşmaları, yatırımları, iştirakleri, projeleri konusunda net ve öz bilgilendirilmelidir.
Divan başkanlığı aday gurupların dışında Temad yönetimine girmek isteyen adayları salona seslenerek davet etmelidir.
Çünkü Temadın tüzüğünde gurup oluşumunu veya gurup listesini 11+3+3 e tamamlama şartı diye; “ listesini tamamlamayana adaylık hakkı verilemez” şeklinde bir yasal hüküm yoktur.
Aslında gurup veya ekip diye bir listeler karmaşası yaşatılan usul ve resmi yöntem de yoktur. Bu yöntem gelenek haline getirilmiştir.
Bu güne kadar uygulanan bu çakma yöntem o kadar zararlıdır ki, kendine başkanlığı yakıştırıp kayığın dümenine şimdiden oturan herkesin ekibi bu başkan adayının kafasındaki yönetim senaryosundan süzülen kabiliyetlerdir.
“ benden çok bilmesin, benden faal olmasın, kafası ben buyurdukça çalışsın, dur deyince duran,sus deyince susan olsun.”
“ Onun itibarı beni aşmasın “ gibi.
Kimse yanındakinin Aristo olmasını istemez tabi ki.
Oysa bu dava bakınız ki, bir avuç akilin, donanımın kafasında ve kaleminde yürümektedir.
3 yıldır ortalık kan gölü iken, bir avuç yürekli kahraman kampanyalarda, komisyonlar ve vekil odalarında koşturur iken, yazılarda, kalemlerde sivrilip tepegöz tanrılara kurban edilirken, Bu guruplar, oluşumlar, listeler; acaba neredeler idi…?
Bu yüzden ;
Durumu tüzüğe uyan herkesin o salonda aday olup seçime katılma hakkı vardır.
Aslolan en demokratik ve Assubaya yakışan medeni tarz ise tüm adayların tek bir listeye yazılarak, bu listenin de tahtaya veya oy verme yerlerine asılarak delegasyonun içlerinden seçerek 11+3+3 adayı ismen belirlemesidir.
Bu delege iradesidir. Delegenin gönlündeki adayı yazamama otoritesi ve yasağı yoktur. Oysa liste tercihinde düzgün insanın bertaraf edilmesi talihsizliği üç gurup seçime girmişse % 66 dır.
Bu yüzden tek listeden yönetim seçiminde tüm istekli dava insanlarının seçimi sağlanmış olacaktır.
Delege demokratik tercihini sonuna kadar kullanacaktır.
Temad bir siyasi parti değildir. Bu anlamda gurup, ve oluşum ile hizip barındırılmamalıdır.
2017 itibariyle en donanımlı, akli, bilgili, insanlarımızdan seçili bir güçlü ve iradeli yönetimin iş başına getirilmesine acilen mazeretsiz ihtiyaç vardır.
Bizim sandıkla, kulisle, cebine üç kuruş kayıntıyı atabilenin, ekonomisi azıcık iyi olanın , altına jeepini, aracını çekip il il dolaşıp delege avcılığı ile seçim manevrası ve oy avcılığı yapacak lükse,gösterişe, para ve masrafa ne ihtiyacımız, ne de hakkımız vardır.
Tam aksine bizim, cebinde yokluğu ve yoksulluğu yaşayan ,sofrasından, ekmeğinden işinden ,gezmeden tozmadan eğlenceden muzdarip , gerçekten yoksulluğu yaşayan Başkan adayları ile yönetimlere ihtiyacımız vardır …
Yazın denizde, turda, gezide, kışın dağda kayakta, yemede içmede ömür sürenlerin, cebine, kesesine güvenip bu makama oturacağım diye düşünenlerin 2017 den itibaren artık bu davanın başında olmaması en önemli kriterimiz olmalıdır.
Altı yıldır yaşadığımız kepazelikte ihtişamla başımızda yaşattığımız sayın Ahmet KESER örneği ne demek istediğime en güzel kanıttır.
Bu ASSUBAY ekmek davasıdır, köfte değil.
Bu yüzden çağrımı yineliyorum.
TEK LİSTEDEN YÖNETİM DENETİM DİSİPLİN DANIŞMA KURULU SEÇİMİ.
seçilen 11 kişi kendi içinde ister uzlaşı ile ister kapalı oylama ile genel başkanını seçmelidir.
Bu çoğunluğun hukuksal adaleti olacaktır.
Yönetim de çatlak oluşmayacaktır.
İkinci gün yapılacak olan dava kurultayı şeklindeki çalıştaydan bir yol haritası çıkarılmalı, eylem planı buna işlenmeli, kırmızı kitap olarak yönetim kuruluna imza karşılığı verilmelidir.
Yine ikinci gün yapılacak olan dava çalıştayında en geç üç ay içinde yapılmak kaydı ile Yeni yönetime “tüzük kurultayı toplama yetkisi verilmelidir.
Tüzük kurultayında amaç, TSK nın son yapılanmasının sonunda ortaya çıkan tüzük garabetlerinin giderilmesi ve anılar ile muhabbetler kulübü olarak lanse edilen çağdışı tüzük görev maddelerinin bu sınıfa ekmek adaleti mücadelesinde yasal dayanak olacak sosyal, mali, hukuki, milli kriterlere göre tam bir STK hüviyetine derhal dönüştürülmesidir.
Ülkenin sistemi ve rejimi değişirken Assubay davasının önündeki muğlak cenaze levazımatçısı dernek tüzüğünün kalması kabul edilemez.
Temad toparlanmalı, çağa ve meselelere uyumlu kılınmalı, ihtiyaçlarımıza yanıt verebilmelidir.
Adam gibi adamları,adam gibi usullerle seçerek, adam gibi denetleyerek.
Saygımla
Adnan Fuat ÖZDEMİR
2014 yılı Temad Bilançosu yıl sonu devir genel toplamı 1.210.604 TL.
2015 yılı Temad Bilançosu yıl sonu devir genel toplamı 1.115.929.TL
2016 yılı Temad bilançosu yıl sonu devir genel toplamı 1.020.578.TL
2014-2016 yılları arası 3 yıllık zarar farkı toplamı 190.026 TL.
Kaynak: sayın Fahrettin BAĞRI.
Buraya kadar bilanço doğru.
Şimdi okuyalım.
Temad tüm iştiraklerinin de yer aldığı ana bilançosuna göre 3 yılda ödenmiş sermayesini ve tüm aktüaryel varlıklarını küçültmüş.
Yani 190 bin lira içeri girmiş.
Yani üst üste 3 yıl zarar yazmış.
Daha dolar ve enflasyondan arındırılmış zarar hariç.
Bu zararın neden kaynaklandığını yayımladığı bilançoda görmüyoruz.
Bunu aday olan delegasyon veya delegeler genel kurulda soracaktır… Sormaları gereklidir.
Emme basma tulumbacılık artık tarihte kaldı. El kaldır indir artık yok.
Bir güzel Pazar günü Sayın Fahrettin BAĞRI; Sayın Orhan Selışık ve şahsım Selimiye orduevinin pasta salonunda oturup tam 3 saat boyunca konuşup tartışarak bilanço analizi yaptık.
Bizler İstanbul da belirli zaman aralıklarında böyle buluşup Temadı ve meseleleri enine boyuna konuşuyoruz. Mega kentimiz İstanbulu Assubay emek ve ekmek platformu adına hep Ankaranın karşıt merkezi olarak diri tutmaya devam ediyoruz.
Bu alışkanlık İstanbul Güç Birliği platformunu kurduğumuz 2011 den beri devam ediyor.
Şimdi Sayın Temad genel başkanı Ahmet Kesere buradan soralım….?
Bu zararların 3 yıldır üst üste artarak devam ettiği 2016 devir bilançonuzda,
Araç sigorta şirketinizin 3 yıllık durumu nedir ? Hiç mi kar etmemiştir. ? zarar etti ise sebebi nedir…?
Atık yağ toplama ile ilgili işletmenizden 3 yıldır hiç mi kar edilmemiştir. Bu işlemi yürütenler kimlerdir..? neden gelir elde edilmemiştir.?
Genel merkezinizin 3 yıllık faaliyet dönemi sonundaki üye aidat geliri nedir..? Aidatlarını ödeyemeyenlerin sayısal oranı nedir ? her yıl 3000 assubayın ortamla emeli olduğu varsayılırsa neden üye katılım artışında başarısız olunmuştur.?
Yine 3 yıllık faaliyet döneminiz boyunca Temad Genel Başkanlığına hiç yardım ve bağış yapılmamış mıdır…? Yapıldı ise bilançonuzda nerededir…? Yapılmadı ise sebebi nedir…?
Üç yıllık faaliyet döneminizde MSB. lığının verdiği temsil ve tanıtım ödeneği toplam tutarı nedir…? Nerede kullanılmıştır. Ana bilançoda nerededir…?
Kurduğunuz zeytin depolama şirketinin 2016 geliri nedir…? Bu şirket ne kadarlık bir sermaye ile kurulmuştur. Bir hibe proğramını barındırıyor ise, kimlere ne kadar destek sağlanmıştır….?Bunun kurucuları kimlerdir ?
AQA isimli inşaat firmasının lansmanından Temadın kasasına giren bir nakdi yekün var mıdır…? Temad ın bu inşaat firmasından bir mali kazancı olmuş mudur…? Yok sadece üyelere arsa ve daire alımında özel bir kolaylık ve indirim sağlayan sponsorluk tipi bir anlaşma ise…..
Şu ana kadar kaç emekli üye ne kadarlık bir indirimle buradan daire ve ev sahibi yapılmıştır.?
Sizin şahsınızın bu firma veya şirketten aylık aldığınız ücret tutarı kaç liradır.?
Bu şirketin açtığı bir ofiste haftanın birkaç günü danışmanlık yaptığınız doğru mudur…?
Bilançonuzda hem zeytin firması ,hem de bu inşaat firması ile olan Temad ortaklığı ne olarak ve nasıl gösterilmiştir.?
Temelli beldesindeki metruk tarlaların arsa olarak Astsubay emekli toplumuna pazarlanması anlaşmasından Temadın kasasına giren tutar ne kadardır…? Devir bilançosunda gösterilmiş midir…?
Yok eğer özel bir anlaşma ise buradan şu ana kadar kaç üye emlak alımı yapmıştır.?
Ekim veya ikinci toplantıya kalması muhtemel mümkün kasımdaki Olağan Genel Kurulda;
Temadın ana devir bilançosunun yukarıdaki tüm iştirak ve ortaklıklar ile bunlara bağlı kurulan şirketlerinin,
Her birinin ayrı ayrı açıklamalı alt bilançolarını da üyelere ibraz edecek misiniz…?
Etmeyecek, 2014 teki gibi sadece 5 dakikada okutup geçecekseniz niye… neden…?
Uzaya yolcu mekiğimi kalkacak ta zamanınız mı olmayacak……
Değerli Mazlum astsubay toplumu ve aileleri……..
Bu toplumun kadınları bu sınıfın ekmek adaletine o kadar çok inandılar ki.. Temada o kadınlar kollarındaki göz nuru bileziklerini bozdurup bağışladılar.
BU adalet toplumunun her kuruşunun her alın terinin hesabını sormak bizden en önce yönetimleri seçip oraya oturtan il ve ilçe başkanlıkları ile delegelerin vicdan görevidir.
Sonra benim gibi naçiz kulların görevidir.
Bu sınıfın ekmek adaleti ile kendi içindeki insanlık adaletinin Kasımdaki Temad 2017 seçiminde nasıl tecelli etmesi gereğini de ayrıca yazacağım.
Bu seçimin nasıl yapılması gereğini açıklayarak…….
Saygımla.
Adnan Fuat ÖZDEMİR
Her dönemde hangi iktidara kimler yalaka yağcı oldu ise, eğitimsiz, çabasız bir şekilde sınıf atladılar, sözüm ona kendilerince adam, aslında ise hırsız baron oldular, çoluk çocuk itibar gördüler.
Dün mafya idi bu çarkın adı, bu gün ise külliyen dini tarikat.
Adı ne olursa olsun kurulmuş hazır sistemin adı hep aynı.
“ liboş kapitalizmi.”
Oysa kimler bedel ödüyor çanakkaleden beri bu cumhuriyette evladı ile, eşi ile durmadan,
Kimler hiç adam olamıyor, babadan oğula.
Namuslular, onurlular, emek ve alınterini haysiyet ve şeref yapanlar.
Sıvasız kerpiçten evler, sobasız odalar, paltosuz bedenler, işsiz aç yoksul bedenler.
Ya evladı ile ödüyorlar biçilen hayatı, ya da kader diye alınlarına sıvanan düzmece bedel ile.
Birisi zaten ölüm, diğeri ise ölümden öte çalınmış hak ve emekten doğan zulüm.
“Önce Vatan “ diye sizin yandığınız topraklarda “ önce param” diyen haramilerin fabrika bacaları tütüyor.
Her dönemde, her iktidarda, bu sahte sermaye tanrısının biçtiği kader aynen yaşanıyor.
Alın teri ile ekmeğin hırsızlığın mağduriyetini her daim, işçi yaşıyor, zavallı memur yaşıyor, köylü yaşıyor, öğrenci yaşıyor, emekli yaşıyor. En çok ta ayaklarının altına cennet serilen anneler yaşıyor.
Bir aile ve sülale doğumundan ölümüne hep masumun hakkını,rızkını yiyip semiriyor, şişiyor; kulluğa boyun eğmiş bir koca ülkenin halkı susup bekliyor.
Evrende, galaksilerde dönüp duran tüm yıldız gezegenler gibi, insan sömürü sistemi de yusyuvarlak bir çember aslında
Çemberin içi; alın terinin,
Dışındaki sonsuzluk ise “ha babam, ye babam” diyenin yörüngesi.
Assubaysam ben nerdeyim acep diye yerimi bulmaya kalktığımda görüyorum ki;
Biz aslında çemberin en içindeki kısımız .
Hani pergelin tam da iğnesinin battığı sikletteyiz.
Orası kara delik çünkü, etrafını hep yutan, emen, içine çeken.
İçe çekilen de en önce ve hep biziz.
BİLİYORUZ Kİ…….
Hem Ülkenin, hem Cumhuriyetin, hem de TSK. nın merkezinde inanılmaz, vazgeçilmez güçtür Assubay sınıfı oysa.
Onsuz bu ülke asla var olamaz. Kimse sabahına güvenle huzurla çıkamaz.
Ne savaşacak bir ordu olur, ne korunacak sınır.
Ne El-Bab vatan olur Ne rakka., ne kandil, ne de gabar.
Assubayın adımı olmadan ne teker döner, ne filo gider.
Bu kadar Milli bir meseledir Assubaylık.
Cumhuriyetin bekası dahi bize bağlıdır.
Bakınız tarihe,
Albaylar bile darbe yapmıştır bu memlekette.
Bu sınıf hiçbir darbeye, isyana, başkaldırıya bulaşmamıştır. Destek te vermemiştir.
Assubayların ihtilali de, anayasası da bir tek cümlede onlara sembol olmuştur.
EMİR KOMUTAYA CANI İLE LİYAKAT ve BAĞLILIK.
Asla başka hiçbir yola ve yönteme inanmamışlardır.
Muhtarın on katı, İmamın otuz katı, Hakimin yirmi katı ,tüccarın yüz katı önündedir onların hatırı, itibarı, ağırlanması,doyurulması , istikbali,
Her kurumdan, her generalden ve her vali ile müsteşardan daha acildir aslında onların talebi.
ÇÜNKÜ ASSUBAYLIK MEMLEKETİN ACİL BİR MİLLİ MESELESİ dir.
Bu anımsatmayı yıllarca yaptık, uyardık, dikkat, acil dedik.
Assubayın ekmeğini,rızkını,lokmasını çalmayın, çaldığınızla da Generale,Subaya sıvanmayın dedik.
TSK nın % 65 ni yok saymayın dedik.
Bütün kamuya, zevata, hocaya, muhtara, yargıya, subaya, hazinenizi açtınız,
Bir kaç saatte kararname çıkartıp mutlu ettiniz .
Assubaya gelince,….
“ Mesajı aldık, genel çalışma yapıyoruz, Kökünden halletmeye çalışıyoruz, tüm TSK yı değiştiriyoruz, kapsamlı inceliyoruz, bakanlar kuruluna götürüyoruz, anayasal çalışıyoruz, sizi anlamaya devam ediyoruz.”
Dediniz ……
Oysa bu bayat tercümedir. Yalanın katmerlisidir.
Bunlar ancak down sendromlu kişilere söylenecek terapiden başka bir şey değildir.
Veya Alzeihmer hastalarına.
Biz sizi iyi tanıyoruz. Aklımızla ruhunuzu okuyoruz.
Aslında diyorsunuz ki…….
“ Siz hala homo sapiensiniz, alt belleğiniz yoktur, omurulik soğanınız eksiktir, diliniz ve kavminiz evcilleşmemiştir, aklınız yarım ,fikriniz eksiktir.yaradılışa bile ters siniz.”
1951 den beri Assubay toplumuna anlatılmaya çalışılan terapinin özü budur.
Bu yüzden her üç yazımdan birinde şunu söylüyor ve yazıyorum.
Bizim ne istediğimiz, bizim hangi konumda olduğumuzla ilgilidir. Bizleri neye benzettikleri, nasıl gördükleri ile ilgilidir.
Kendi gücümüzün farkında olursak adaletimizle tanışmak kolaylaşacaktır.
Bu yüzden, hala keçimsi bir inatla kendi söküğünü değil, terzinin yırtığına yetişmeye çalışan içimizdeki bazı Fransızlara da tekrar anımsatıyorum.
Bir baksınlar son bir yılda bu hükümetçe kimlere ne ulufeler dağıtılmış, kimler bahtiyar kılınmış.
Ne kadar çalışma yapılmış, kaç dakika sürmüş.
O kurumlardan kaç tane temsilci hükümete, saraya gitmiş…..
Kaç tane kahramanları göz karartıp toplumunu mesajla, yazı ile, tweetle, mektupla örgütlemiş.
Kaç kere o toplum Ankaraya gitmiş… Anıtkabire sahip çıkmış.
Var mı….
GIK…. HICK. YOK….
Bize gelince mi ayrıntılı ,bütünlüklü anayasal çalışma başlatılmış.
Verecekleri bir başlangıç ile 3 kuruşluk tazminat, alacak ta topu kökü 120 bin emekli,
Suriyeli sığınmacıların 1/30 u.
Sistem aynı,sistem “ Ben görmem, ben bilmem, ben anlamam.”
Assubaylık, mazlumluk, mağdurluk bahane.
Ayar verme, gaz almada , orasını burasını oynatma da kıvırtmada gösteri şahane.
1951 den beri feryat eden, daha 3 yıl önce Abdi İpekçi de ölüm orucuna yatan bu sınıfa gelince mi anayasal derinlik çalışması, genel mesele çalışması topyekün kanunların incelenmesi.
Ne bitmez detaymış ki, ne tükenmez bir çalışmaymış ki….
Üzerinden iki boğaz köprüsü, bir İzmir geçiş köprüsü ile marmaray ve Avrasya tüneli geçti…
Biz hala yalak bulak vekil bakan aşındırmaktan bıkmadık.
Yakında dedesinin başlattığı mücadele bayrağını teslim alacak torun Assubaylar gelecek….
Biz hala “ CEK..CAK…CEK…CAK afyon lokumları ile kapının dış mandalındayız.
Eyyyyy… Devleti ala….
Bu sınıf sizden “ dinsizin hakkından gelecek imansız dersi “ istemiyor.
Subayın emeklisine ne veriyorsanız, Assubay emeklisi de o ulufeyi istiyor.
Verirseniz ne ala……
Vermezseniz de memlekete HAYIRLARA MERHABA.
Saygımla.
Adnan Fuat ÖZDEMİR
1970 de ilk kıvılcım koptu. Kıbrıs barış harekatından sonra 75 te,
Subaylara yan ödeme kararnamesi ile kayıntı yapılınca ikinci kıvılcım çaktı.
Assubaylar infilak etti.
Tam 11 ilde yürüyüşler ,haksızlığa başkaldırılar oldu. Eşler tartaklandı..
Kars cezaevinde yer kalmadı,ek ranzalar konuldu.
Sonuçta tam 2332 Assubay ordudan atıldı.
1977 de askeri ceza ve disiplin kanunu başta olmak üzere 926 sayılı personel kanununda Subay lehine inanılmaz değişimler yapılırken sırf Assubaylara karşı ağır yargısal yaptırımlar çoğaltılsın aklı ve mantığı ile alaylar seviyesinde adli disiplin kurulları oluşturuldu. Askeri savcı ve hakim sayısı kontenjanları iki katına çıkarıldı.
80 ihtilali ile, İç hizmet kanununa eklenen maddeler ile “disiplin suç ve cezası “ ağırlaştırıldı.
1980 -2010 arasındaki sürecin toplamındaki 30 yıllık Genelkurmay adli arşivlerine baktığımızda;
TSK da işlenen ve cezai karşılık gören suçların yüzde olarak ele alır isek;
Muvazzaf personelin tam % 85 nin Assubay, % 5 nin ise Subay olduğunu görürüz.
Tüm suçları işleyenler hep Assubaylar, yargılayanlar da hep Subaylar.
Neden bunları yazıyorsun 2017 de derseniz……
Şunun için yazıyorum.
Bu mazlum sınıf ,
Cumhuriyetin ve Demokrasinin hiçbir hukuksal ve insani nimetini göremedi.
Hiç kıçının üstünde bir soluklanıp , oturmadı.
Bir ömür yedi kocalı Hürmüz rolü oynadı.
Hiç makamı, statüsü, masası olmadı.
Hiç makama bağlı derecesi, göstergesi, tazminatı olmadı.
Hep Subayın yerine ikame olarak kullanıldı.
Özlüğünü alırken köle aylığını aldı.
Hukuktan darbe yedi.
926 sayılı kanundan darbe yedi.
İç hizmet ve Askeri ceza kanunundan darbe yedi.
Terfi yönetmeliğinden darbe yedi.
Kurslar yönetmeliğinden darbe yedi.
Bröve yönergesinden darbe yedi.
Sağlık yönergesinden darbe yedi.
Eğitim ve öğrenim yönergesinden darbe yedi.
Moral ve motivasyon yönergesinden darbe yedi.
Tören yönergesinden bile darbe yedi.
Assubay kanunundan darbe yedi.
Yedi, yedi, yedi.
Biz bu günün emekli Assubaylarıyız.
Çocuklarımıza, eşimize sırtımızdakinin asil bir milletin üniforması olduğunu bir türlü ispat edemedik.
Servislerde bile onları uyarı ile azar ile, en arkada oturtan araç komutanından ,şoförden de darbe yedik.
Velhasıl, kulağımızın arkasını dahi koruyup, başımız, sırtımız dik bir gün olsun evimize giremedik.
Kıçımızın kılı ağardı, meslekte ordinaryüs kadar engin ve deneyimli olduk.
22 lik teğmenin yaşadığı Assubay kaprisinden, emir hastalığından kurtulamadık.
Makamsız, ofissiz, soğuksuz, postalsız bir gün görmeden kaçarak, nefret ederek gözümüzü karartıp emekli olduk.
“ Allahım çok şükür eli kanlı katil olmadan, kodeste çürümeden, aklımızı yitirmeden emekli olduk “ bile diyemeden, bir yorgunluk çayı bile içemeden ,
Baktık ki maaşın yarısı yok, vurduk kendimizi ekmek kavgasına,
Beygirden beter olup hayatımızı omuzlandık yeniden,
Çocukların okulu, tahsili, geleceği deyip çalıştık.
Ne iş olursa yaptık.
En azından insandık, onurumuz bizde bu kez dedik.
Yeterdi namuslu dünyamız.
Demez olaydık…..
Ekmek adaletimize ahd eden bir derneğimiz vardı;
İhtilalde kapatılan TEMAY yerine 1984 te ağabeylerimizce kurulmuş.
Gelin dediler, kardeş kerdeşeyiz, omuz omuzayız.
Sıcacık yuvamızdayız.
Sevindik, çaldık kapısını girdik içeri.
Elimizi kolumuzu ,ruhumuzu verdik, çalınan yıllarımızın ahına.
Astsubay rütbesinin içinde iken, hep hastalıklı bizdik,
Her kötüye bulaşan adam olmaz melanet tik.
Sağlıklı olan Subaydı, sakat ve eksik olan biz.
Ne acı ki,
Assubayken, çaılışırken hani hastalıklı, sakat bir sınıf tık, ceza kanunları, iç hizmet, disiplin yasası bizi ıslahta bayağı etkili idi.
Bunları yaşayıp biliyorduk, sabır çekiyor susuyorduk,
AMMA VELAKİN……….
Temada girinceye kadar bilmiyorduk , CÜZZAMLI olduğumuzu,
Apar topar sorgusuz yargısız,savunmasız kapının önüne konulunca anladık asıl hastalığımızı.
Arkamızdan asıl hançerleyenin Subaylık ve statüko değil de;
Kendi meslektaşımız Assubaylar olduğunu,
Asıl o zaman utandık eşten çocuktan, insanlıktan.
O zaman anladık asıl hastalığımızın ne olduğunu,
Asıl virüsün Assubaydan bulaştığını.
Ruhumuzun çirkinliğinin, kibirimiz ve hasisliğimizle oluştuğunu,
Kafamızın içinin Cüzzamlı olduğunu.
Saygımla.
TEMAD dan İHRAÇLI CÜZZAMLI EMEKLİ ASSUBAYLAR ADINA
Adnan Fuat ÖZDEMİR