HEYKEL SANATI ve REJİM

Haziran 29, 2015

Dün yolum, İstanbul-Sarayburnu’ndaki Askeri Gazino’ya düştü. Otururken hem muazzam manzarayı hem Cumhuriyet’in ilk Atatürk Heykeli’ni seyrettim. İçimden geçenleri de sizlerle paylaşmak istedim:

1923’te Cumhuriyet ilan edildikten sonra, yeni rejimin oturması için ek argümanlara ihtiyaç vardır. Heykel sanatı bugün de rejimlerin geleceğe taşınmasında güçlü bir argümandır, hele 1920 ve 1930’larda çok çok büyük öneme sahiptir. Atatürk, Avusturyalı heykeltıraş Heinrich Krippel’i ister. Ülkenin çeşitli yerlerine yerleştirilecek heykelleri için sanatçıya pozlar verir. Krippel’den bağımsız olarak ve Atatürk’ten izin alınarak ilk heykel, şimdi olduğu gibi, o zamanlar da muhafazakar bir yapıda olan Konya’da yapılmaya başlanmıştır. Bu heykel, ikinci dikilen heykel olabilecektir, zira Krippel’in ilk çalışması olan heykel Sarayburnu’na dönemin Belediye Başkanı (Şehremini) Muhittin Bey (Üstündağ) tarafından coşkulu bir konuşmanın ardından açılmış ve aynı gecenin geç saatlerine kadar halkın heyecanla ziyaret ve ilgisine mazhar olmuştur. Açılış tarihiyle ilgili çelişkiler olmakla birlikte; 1926’nın 23 Ağustos, 3 Ekim ve 6 Ekim tarihleri anılmaktadır. Genel kabul gören 23 Ağustos 1926 olup, Konya’daki ikinci heykel de 29 Ekim 1926’da açılmıştır.

Sarayburnu Atatürk Heykeli sırtı Topkapı Sarayı’na, yüzü denize ve dolayısıyla Anadolu’ya dönük bir şekilde yerleştirilmiştir.  Cumhuriyet’in kalesi Ankara olduğu halde, İstanbul, halen Osmanlı ile birlikte anılmasına rağmen; gerek heykelin yerleştirildiği yer gerek tasvir ettiği anlam yönünden üzerinde düşünmeye değer unsurlar içermektedir.

Heykellerin yanından geçerken ayrıntılara dikkat edilmesi, döneminin bilgileriyle birlikte değerlendirilmesi gerekir; işte, o zaman yaratılan o figürlerin rejimin gelecek nesillere taşıyıcısı olduğunu görür ve dinlemeyi bilirseniz, size bir şeyler söylediğini duyarsınız.

Atatürk heykellerinin bol yapıldığı yıllar, aynı zamanda heykellere saldırıların da bol olduğu yıllardır. Bütün bunlara rağmen heykeller, görevlerini şimdiye kadar yeterince yerine getirmiş olmalı ki, Cumhuriyet’in 92. yılına doğru ilerlemekteyiz. Yoksa Süleyman Apaydın’ın yazdığı “Yıkın Diktiğiniz Heykellerimi” şiiri bir sitem olmakla kalmayıp, gerçek bir karabasana dönüşebilir.

Saygılarımla…


Ey milletim; ben, Mustafa Kemal’im…

Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim,

Hala en hakiki mürşit değilse, ilim,

Kurusun damağım, dilim.

Özür dilerim…

Unutun tüm dediklerimi,

Yıkın, diktiğiniz heykellerimi…

Özgürlük hala en yüce değer değilse eğer,

Prangalı kalsın diyorsanız, köleler;

Unutun tüm dediklerimi,

Yıkın, diktiğiniz heykellerimi…

Yoksa çağdaş medeniyetin bir anlamı,

Orta Çağ’a taşımak istiyorsanız zamanı,

Baş tacı edebiliyorsanız,

Sanatın içine tüküren adamı;

Unutun tüm dediklerimi,

Yıkın, diktiğiniz heykellerimi…

Yetmediyse acısı şiddetin, savaşın,

Anlamı kalmadıysa,

Yurtta sulh, dünyada barışın,

Eğer varsa ödülü,

Silahlanmayla yarışın;

Unutun tüm dediklerimi,

Yıkın, diktiğiniz heykellerimi…

Özlediyseniz fesi, peçeyi,

Aydınlığa yeğliyorsanız kara geceyi,

Hala medet umuyorsanız,

Şıhtan, şeyhten, dervişten.

Şifa buluyorsanız,

Muskadan, üfürükçüden;

Unutun tüm dediklerimi,

Yıkın, diktiğiniz heykellerimi…

Eşit olmasın diyorsanız kadınla erkek,

Kara çarşafa girsin diyorsanız,

Yobazın gazabından ürkerek.

Diyorsanız ki okumasın,

Kadınımız, kızımız,

Budur bizim alın yazımız;

Unutun tüm dediklerimi,

Yıkın, diktiğiniz heykellerimi…

Fazla geldiyse size hürriyet, cumhuriyet,

Özlemini çekiyorsanız,

Saltanatın, sultanın;

Hala önemini anlayamadıysanız,

Millet olmanın…

Kul olun, ümmet kalın,

Fetvasını bekleyin şeyhülislamın;

Unutun tüm dediklerimi,

Yıkın, diktiğiniz heykellerimi…

RAHAT BIRAKIN BENİ…

Son Eklenenler

Copyright © 2006 Emekli Assubaylar. Tüm Hakları Saklıdır. Tasarım İhsan GÜNEŞ